ALAK SURESİ NÜZULÜ VE KONULARI

Mushafta’ki sıralamada doksan altıncı, iniş sırasına göre birinci süredir. Kalem süresinden önce Mekke’de inmiştir. Surenin başındaki beş ayet Hz. Peygamber (sav)’e gelen ilk vahiy olduğundan ilk inen süre kabul edilir. Geri kalan on dört ayetinin ise sonraları Ebû Cehil hakkında indiği rivayet edilmiştir. Bazı Kur’an tarihçileri ilk inen sürenin Müddessir suresi, bazıları ise Fatiha suresi olduğunu ileri sürmüşlerdir. Buhârî ve Müslim’de Hz. Âişe (ranh)’ye isnad edilen rivayete göre; Hz. Peygamber (sav), içinde yalnız kalmayı âdet edindiği Hira mağarasında iken Ramazan ayının 27. gecesi (Pazar-Pazartesi) tan yerinin ağarmaya başlamasından az önce ufukta nurdan bir şekil görmüş; o zamana kadar hiç karşılaşmadığı bu nuranî varlığın (Cebrâil) kendisine seslendiğini duymuştur. Hz. Peygamber (sav) olayı şöyle anlatır: “Melek bana okumamı emretti. Kendisine okuma bilmediğimi söyledim. Beni kollarının arasına alıp kuvvetle sıktı; sonra ‘oku!’ dedi. Ben yine, ‘Okuma bilmem’ dedim. Beni tekrar kollarının arasına aldı, kuvvetle sıktı ve ‘oku!’ diye tekrar etti. Ben yine ‘Okuma bilmem’ dedim. Üçüncü defa kollarının arasına alıp daha kuvvetlice sıktıktan sonra bıraktı ve şöyle dedi: ‘Yaratan rabbinin adıyla oku; O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretmiştir” (bk. Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 3; Müslim, “Îmân”, Sure adını ikinci ayette geçen ve “asılıp tutunan” anlamına gelen alak kelimesinden almıştır. Ayrıca “oku” anlamına gelen ilk kelimesinden dolayı da “ikra” ve ikra bi’smi Rabbike” adlarıyla da anılmaktadır. Sure on dokuz ayettir. Surenin konuları Bu surenin ana konusu okumak ve okumanın önemidir. Diğer konuları ise Yüce Allah’ın isminin tesbih edilmesi, insanın yaratılması ve kendini beğenmişlik ve nankörlüktür. Bu sureyi daha iyi anlayabilmek için ayet manalarını inceleyip birlikte tefekkür edelim inşaellah. “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alak”dan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” Alak/1-5 “Nüzulü” bölümünde açıklandığı üzere bu ayetler Hz. Peygamber (sav)’e inen ilk vahiy olup ona ve onun şahsında bütün Müslümanlara okumayı emretmiş, onları kalemle yazmaya ve ilimde gelişip kemalata ulaşmaya teşvik etmiştir. İlk vahyin “oku” emriyle başlaması ve bu emrin iki defa tekrar edilmesi, okumanın ve bilmenin dinde ve insan hayatında ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Kur’an’ın, canlılar arasında insanın farklı ve üstün yerini onun öğrenme özelliği ile tanımlaması son derece anlamlıdır. Bu duruma birçok misal vardır. Birisi Bakara suresindedir. Bakara suresi 31. Ayette Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır. Allah Âdem’e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip; “Haydi davanızda sadıksanız bana şunların isimlerini haber verin.” Dedi. Melekler dediler ki: Yücesin sen (Ya Rabbi). Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen her şeyi hakkıyla bilensin, her şeyi hikmetle yapansın. (Bakara/32) Konumuz olan ayette Hz. Peygamber (sav)’e emredilen okumanın konusu belirtilmemiştir; çünkü başta kendisine indirilen vahiy ve kâinatta ki ayetler olmak üzere, okunması yani üzerinde inceleme yapıp zihin yorarak hakkında bilgi edinilmesi, ders ve ibret alınması gereken her şeyi tanıması, hakikatini anlayıp kavraması istenmektedir. Kuşku yok ki yaratanı tanımak, dinin de ilmin de temel gayesidir. Bu sebeple “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak Hz. Peygamber (sav)’in okuma faaliyetine veya herhangi bir işe, başka varlıkların adıyla değil, yaratan rabbinin adıyla başlaması ve O’ndan yardım istemesi emredilmiştir. Âyete “Yaratan rabbinin adına oku!” şeklinde de mâna verilebilir. Sonuçta okumanın (veya herhangi bir faaliyetin) Allah’ın adıyla, Allah için ve Allah adına yapılması emredilmiştir. Ayette “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak özellikle yaratma sıfatına vurgu yapılmıştır. Çünkü hem insandaki okuma yeteneği ve imkânını hem de onun okuduğu, incelediği, anlamaya ve kavramaya çalıştığı her şeyi yaratan Allah’tır. İnsan, bilgi edinme sürecinde Allah’ın verdiği imkân ve yetenekleri kullanmakta, O’nun yarattığı şartlarda ve onun yarattığı varlıklar üzerinde inceleme ve araştırmalar yapmaktadır. Durum böyle iken, yani O’nun yarattığı yeteneklerle O’nun yarattığı varlık âlemini incelerken, bütün bu lütufları görmezlikten gelerek Allah’a şükretmemek, O’nu tanımamak, üstelik bunu bilim adına yapmak büyük bir nankörlüktür. Sözlükte “yapışmak, asılmak, sevgi, ilgi, kan emen kurtçuk” gibi anlamlara gelen alaka kelimesinin çoğulu olan 2. ayetteki “alak” ile aşılanmış yumurtanın ana rahminin iç cidarına asılı vaziyetinin (zigot) kastedildiği anlaşılmaktadır. Ayetler insanın kâmil bir varlık haline gelmesi için önce yaratanı, sonra da yaratılanı yani kendisini ve evreni tanımasının gerekli olduğunu gösterir (insanın yaratılış safhaları hakkında bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/14). “Nüzulü” bölümünde anlatıldığı üzere Cebrâil (as) Hz. Peygamber’e “oku” dediğinde o okuma işinin okuma yazma bilenler tarafından yapılabileceğini düşünerek “Ben okuma bilmem” demişti. İşte 3. âyet, bir bakıma Resûl-i Ekrem’in bu dolaylı özür beyanına bir cevap olmaktadır. Buna göre Allah’ın keremi sonsuzdur; O, insanı “alak” tan yaratıp mükemmel bir varlık haline getiren ve peygamberlik gibi yüce bir makama kadar erdirendir. O kudretiyle, dilediği kullarına normal yollardan, yani kalemi ve diğer bilgi malzemesini kullanarak bir hocadan bilgi almasını sağlayarak okumayı öğretir, ama O, kullarından dilediğine, bir öğretici ve öğrenim aracılığı olmadan bilgi öğretmeye de kadirdir. 4 ve 5. ayetlerde kalemin önemi vurgulanmıştır; çünkü kalemde sayılamayacak kadar çok ve büyük faydalar vardır. Kalem vasıtasıyla ilimler tedvin edilmiş, hikmetler kaydedilmiş, öncekilerle ilgili haberler, bilgiler zapt edilmiştir. Allah (cc) tarafından indirilmiş olan kutsal kitaplar yazılmıştır. Kısaca uygarlıklar kalem sayesinde süreklilik kazanmış, kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Allah (cc) kalem vasıtasıyla insana bilmediklerini öğreterek onu cehalet karanlığından kurtarmış, ilmin aydınlığına kavuşturmuştur. Burada “kalem” kelimesinin, –işlevi ve amacı dikkate alındığında– bilinen kalemden bilgisayara kadar bütün okuma, yazma ve bilgi alıp verme araçlarını kapsadığını da belirtmek gerekir. Doğruyu Allah bilir. Selam ve dua ile