Nasihatım sana: Her şeyle iştigali bırak;
Adamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak.
Adam mısın: Ebediyyen cihanda hürsün, gez;
Yular takıp seni bir kimsecikler sürükleyemez.
Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere;
20 Aralık 1873'te İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936'da aynı kentte öldü. Bir medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona 'Rağıyf' adını vermiş, ancak bu yapma kelime anlaşılmadığı için çevresi onu 'Âkif' diye çağırmıştır. Babası Arnavutluk'un Şuşise köyündendir, annesi ise aslen Buharalı'dır. Mehmed Âkif ilköğrenimine Fatih'te Emir Buharî mahalle mektebinde başladı.
Eserleri
Safahat (1911)
Süleymaniye Kürsüsünde (1911)
Hakkın Sesleri (1912)
Fatih Kürsüsünde (1913)
Hatıralar (1917)
Âsım (1919)
Gölgeler (1933)
Kısa anlatımla bu kadarından bahsetmek bile yetersizdir akif için. Biz onu bize hediye ettiği istilal marşı ile mahdut sınırlar içinde tanıdık. Hayatına dair bir çok bilgi varsa da bize anlatılmayan hatta bizim anlamadığımız bir muğlaklıkla sayfalar arasında durmaktadır. Buharalı bir kadının oğlu olmaktan çok ötededir akif. Akif denilince sadece safahat yada istiklal marşıyla sınırlı bilgi bize yetmekte gibi duruyor. Oysa onun hayatındaki dololuk ve hizmet aşkı muhtemelen kaşifler yada seyyahları imrendirecek türdendir. İyi bir müslüman olmakla beraber iyi bir gözlemci, iyi bir baytar, iyi bir yazar iyi bir müfessirdr aynı zamanda. Tefsirinden ufak tefek bilgiler kırıntısı bulunsa da haznemizde bu onun kişiliği hakkında kısa birer not bile olamaz. Öümünün yıl döünümü olması hasebiyle ufak değindiğimiz bu renkli kişiliği fırsatı olınca detaylı tanımaya çalışalım hep beraber.
Ondört asır evvel, yine bir böyle geceydi,
Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lâkin o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabî'î:
Bir kere, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi;