Surenin bu bölümünde yeniden dirilmeyi
inkâr eden putperestlerin, bir rivayete
göre özellikle Ebu Leheb’in oğlu Utbenin
yerildiği ayetler mevcuttur.
“Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür
o! Allah, onu hangi şeyden yarattı? Az
bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü
bir şekil verdi. Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
Sonra onu öldürdü ve kabre koydu.
Sonra, dilediği vakit onu diriltir.
Hayır, hayır o, Allah’ın kendisine emrettiğini
yerine getirmedi.” (İman etmedi.)
Abese/17-23
Ayetlerde gerek söz konusu kişiye gerekse yeniden
dirilmek konusunda tereddüdü olan herkese,
insanın hiç yokken varlık alanına nasıl çıkarıldığı
hatırlatılmakta, böylece insanlar düşünme ve
inanmaya teşvik edilmektedir.
“Sonra ona yolu kolaylaştırdı” meâlindeki
ayeti müfessirler “Ana rahminden çıkmayı
kolaylaştırdı” veya “Hayır yahut şer yolunu
seçme imkânı verdi” şeklinde yorumlamışlardır.
Taberî âyetin bağlamını dikkate alarak birinci
yorumu tercih etmiştir (bk. XXIX, 35).
Ancak ikinci görüşte üzerinde düşünülmesi gereken
ve ayetin bağlamına uygun bir görüş olarak
tercih edilen bir görüştür.
Hatta âyetin bağlamına da daha uygundur.
Çünkü bu özelliğiyle insan dünyadaki diğer
bütün yaratılmışlardan üstün ve seçkin kılınmıştır.
İnsanın bir gün ölüp kabre konduktan sonra
Allah’ın dilediği bir vakitte tekrar diriltileceğini
hatırlatan 21-22. ayetler ile Allah’ın buyruklarına
uymayanları kınayan 23. ayetten şu sonuç ortaya
çıkmaktadır.
Allah insana iyilik ve kötülük yolları arasında
seçim yapma imkânlarını bahşetmiş, dolayısıyla
ona ihtiyacı olduğu kadar özgürlük alanı açmıştır.
Bu özgürlüğe sahip olması ona Allah’ın buyruklarını
yerine getirme sorumluluğu yüklemektedir.
Nihayet insan, bir gün bu hayatı terk edecek
ve özgürlüğünü doğru kullanarak sorumluluklarını
yerine getirip getirmediği konusunda hesap verecek,
karşılık görecektir.
Yukarıdaki ayetlerde insanın az bir sudan
yaratılmasını ve var oluş hikâyesini bildiren Yüce
Allah (cc), sıradaki ayetlerde ise; İnsanı çevreleyen
ve varlığını sürdürmesi için gerekli ve faydalı olan
harici nimetlerden birkaç tanesi hatırlatılmaktadır.
“Her şeyden önce insan, yediği
yemeğine bir baksın! Gerçekten
biz, yağmuru bol bol
yağdırdık. Sonra toprağı, iyiden
iyiye yardık!
Böylece sizin ve hayvanlarınızın
yararlanması için orada
taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler,
hurmalıklar, sık ağaçlı
bahçeler, meyveler ve otlaklar
ortaya çıkardık.” Abese/24-32
Bu hatırlatmanın amacı da hem
muhatabı Allah’ın kudretinin büyüklüğü
hakkında bilgilendirip iman
etmesini veya inancını güçlendirmesini
sağlamak hem de onu bu lütuflarından
dolayı Allah’a minnet ve şükran hisleriyle
ibadet etmeye, buyruklarına göre yaşamaya yöneltmektir.
Surenin son bölümünde ise Kıyamet ve Ahiretten
bir kesitin son derece canlı bir tasviri yapılmaktadır.
“Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından,
eşinden ve çocuklarından kaçacağı
gün kulakları sağır edercesine şiddetli
ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin
kendini meşgul edecek bir işi vardır.
O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl
parlarlar, Gülerler, sevinirler. O gün nice
yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.
Onları bir siyahlık bürür. İşte onlar, kâfirlerdir,
günaha dalanlardır.” Abese/33-42
Bu son ayetler, dünya hayatının geçici zevk
ve tasalarını aşıp varlığının anlamı, değeri, amacı
ve âkıbeti üzerine düşünebilme seviyesine ulaşmış
her insanın sarsıcı gerçeklerle yüz yüze geldiğini
bildirmektedir.
Kıyamet gününde evrende meydana gelecek
olan olaylar korkunç sesler çıkaracağı için ona 33.
ayette “sâhha” adı verilmiştir.
O gün geldiğinde aralarında
akrabalık bağı bulunanların birbirinden
kaçışının sebebi çeşitli şekillerde
izah edilmiştir:
a) Kıyamet olayları herkesi dehşete
düşüreceği için o ortamda insanların
birbirini düşünmeleri mümkün
değildir; herkes kendi başının
derdine düşer;
b) Akrabalıktan doğan haklarını
isteyecekleri endişesiyle insanlar birbirinden
kaçarlar;
c) Kişi, akrabaları onun içinde
bulunduğu sıkıntılı durumu görmesin
diye onlardan kaçar;
d) İnsan, akrabasının içinde bulunduğu
kötü durumu görmesine
rağmen onlara yardım edemeyeceğini
ve başlarına gelenlere engel olamayacağını
bildiği için kaçar (Şevkânî, V, 446).
Bir önceki surede (Nâziât 79/8-9) kıyamet ve
mahşerin dehşetinden dolayı bütün kalplerin korkudan
neredeyse yerinden oynayacağı, gözleri
korku bürüyeceği bildirilmişti.
Abese sûresinin bu son ayetlerinden anlıyoruz
ki inkârcı ve isyankârların korku, kaygı ve perişanlıkları
devam ederken, müminlerin, durumları
aydınlanınca kalplerindeki korku ve kaygının yerini
ferahlık ve sevinç alacak, bu sevinç yüzlerine
yansıyacaktır.
Yüce Allah (cc) kıyamet gününde yar ve yardımcımız
olsun.
Selam ve dua ile.