FUTBOLUMUZUN HALİ

Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi son maçında
dün Borussia Dortmund karşısına çıktı.
Bu sezon grubunda sıfır çeken temsilcimiz,
gruplar aşamasında da en çok gol
yiyen ekip olarak tarihi tersten yazdı.
Benzer bir senaryoyu daha önce Fenerbahçe
ile de yaşamıştık. Kanarya, nispeten daha zor
bir grupta sıfır çekerek bizi üzmüştü. Dün gecede
üzüldük haliyle futbolumuzun içler acısı haline...
Tesis var, imkân
var fakat ortada yemek
yok! Avrupa’nın en zayıf
ekibi bile takımlarımızı
tokatlayıp gönderiyor.
Dün Beşiktaş’ın
eksikleri vardı ama
rakibinin de eksikleri
vardı.
Rakiplerin eksikleri
sahada belli oluyor
mu? Hayır! Çünkü
adamlar sistem takımı
olmuşlar, giren çıkan
farketmiyor. Biz de ise
maalesef kişiye dayalı bir sistem var. A futbolcusu
bir çalım atacak, lütfedip bir pas atacak vs. A
futbolcusu kötüyse yandı gülüm keten helva...
Bu sorunu düzeltmek için evvela ne durumda
olduğumu görmemiz lazım ama mümkün
değil. Dün gece üşenmedim sosyal medyada
Beşiktaş yorumlarını okudum.
Benim takımım bir pualdı, senin takımın
alamadı. Benim takımım üç attı senin takımın 8
yedi. Fakat ben sana altı atmıştım... Ben kötüyüm
ama sen benden kötüsü ha, ha, ha...
Evet, yorumların geneli böyleydi. Duruma
içerleyen, lokalleşmemiz gerektiğini belirten, Beşiktaş’ın
yerinde hangi takım olsa aynı duruma
düşeceğinden bahseden kimsecikler yoktu ortada.
Bizim asıl meselemiz bu!
Biz kötüyüz değil mi? Rakip de kötüyse sorun
yok! Yanlış beyler, rakip kötü de olsa biz iyi
olmaya çabalayarak düzelteceğiz bu sistemi. O
nedenle her takım kendi kapısının önünü süpürmek
ve lokalleşmek zorundadır.